Erbakan M. (Yürütücü), Şahin Y.
Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2020 - 2023
Beton, harç ve hamur gibi çimentolu kompozitler nispeten düşük maliyetleri ve sağlam yapıları nedeniyle yeryüzünde en çok kullanılan yapı malzemeleridir. Atmosfere salınan endüstriyel proseslerden kaynaklanan karbon dioksitin %7-8'lik kısmı çimento üretiminden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, çimentolu kompozitlerin kullanım sürelerinin uzatılması önem arz etmektedir. Beton ve betonarme yapılarda çeşitli yükler ve yüklemeler altında çatlaklar oluşmaktadır. Bu çatlaklardan sızan su, klorür ve asit gibi maddeler betonun kullanım ömrünün azalmasına ve içerisindeki çelik yapıda korozyona neden olmaktadır. Betonarme yapıların bu çatlaklar dolayısıyla yüksek maliyetli bakım ve onarım işlemlerinin yapılması gerekli olmaktadır. Kimyasal kökenli bazı çatlak onarım malzemeleri mevcut olmakla birlikte çevreye verdikleri zarar düşünüldüğünde çevre dostu ve sürdürülebilir onarım malzemelerine ihtiyaç duyulmaktadır. Biyomineralizasyon, çeşitli mikroorganizmaların metabolik faaliyetleri sonucu oluşan suda çözünmeyen agregatların meydana gelme sürecidir. Son yıllarda mikrobiyal kökenli kalsiyum çökelmesi prosesleri betonarme yapılarda oluşan çatlakların onarılmasında kullanılmaya başlanmıştır. Bu sayede, çimentolu kompozitin baskı geriniminin arttırılması ve korozif ajanların çatlaklardan absorbe olmasının önlenmesi amaçlanmaktadır. Önerilen çalışmada daha önce kendiliğinden iyileşme çalışmalarında kullanılmamış bakteri türleri olan Marinobacter sp ve Halomonas sp, çimentolu harç örneklerine doğrudan katılarak kendiliğinden iyileşme potansiyelleri incelenecektir. Alternatif olarak, bakteri karışımı beton örneklerinde oluşturulacak çatlakların üzerine yüzeysel olarak uygulanarak çatlakların kapanması gözlemlenecektir. Beton numuneleri farklı sıcaklıkta ve deniz suyu gibi farklı çevre ortamlarında kür edilip sonrasında mekanik ve fiziksel deneye tabi tutulacaklardır. Bu sayede, özellikle deniz suyu gibi korozif ortamlarda inşa edilen betonarme yapılarda kendiliğinden iyileşme potansiyeline sahip bir sistem geliştirilmesi amaçlanmaktadır.