ULUSLARARASI LİTERATÜRDE GÖÇMEN ÇOCUK İHMALİ VE İSTİSMARI


Creative Commons License

AKINCI H.

3. INTERNATIONAL CONGRESS ON CONTEMPORARY SCIENTIFIC RESEARCH, Adana, Türkiye, 7 - 08 Ağustos 2023

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Adana
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Yozgat Bozok Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Göç konusu özelikle son yüzyılda insanlığın gündemini meşgul eden konuların başında gelmektedir. Ekonomik ve idari istikrarsızlıklar, azınlıklara yapılan baskılar ve iç çatışmalar nedeniyle insanlar yaşadıkları ülkelerden göç etmek istemektedirler. Bu süreçte bireyler tek başına ya da aile olarak hareket etmektedir. Özellikle yasadışı yöntemler ile göç eden aileler bu süreçte çeşitli tehlike ve riskler ile karşılaşmaktadır. Bu risklerden etkilenebilecek olanların başında doğru ve yanlışı ayırt edemeyen, kendini savunamayan ve ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan çocuklar gelmektedir. 2020 yılında 281 milyon uluslararası göçmenin 36 milyonunu ve kendi ülkelerinden zorla yerinden edilmiş 34 milyon mülteci ve sığınmacının yarısını çocuklar oluşturmuştur1 . Ayrıca 2020'nin ilk yarısında Avrupa ülkelerine ulaşan çocukların yüzde 37’sini refakatsiz çocuklar oluşturmuştur2 . Göç sürecinin tüm aşamalarında, göçmen çocuklar şiddete, istismara, sömürüye ve insan ticaretine karşı oldukça savunmasızdır. Göç öncesinde var olan risk faktörleri, göç etmeye neden olan faktörler ve göç süresince ve varış noktasında karşılaştıkları koşullar onların bu savunmasızlığını tetiklemektedir. Dolayısıyla mülteci, ülke içinde yerinden edilmiş veya vatansız çocuklar, yetişkinlere göre istismar, ihmal, şiddet, sömürü, insan ticareti veya zorla silahlı gruplara alınma konusunda daha çok risk altındadır. Yıkıcı olaylar yaşayabilir, tanık olabilir veya ailelerinden ayrı kalabilirler3 . Bu çalışmada özellikle son yıllarda uluslararası hakemli dergilerdeki yayımlanan yayınlarda göçmen çocukların ihmal ve istismarı konusunda hangi bulgulara rastlanıldığı değerlendirilecektir. Sonuç olarak göçmen çocukların kronik yoksulluk, sosyal bütünleşme eksikliği ve uyum zorlukları konusunda sorunlar yaşadığı ve yerleşilen mahallenin yapısal özelliklerinin de saldırganlık ve şiddet eğilimini ve şiddete maruz kalma ihtimalini arttırdığını belirten bulgulara rastlanılmıştır. 

The issue of migration is one of the issues that occupy the agenda of humanity, especially in the last century. Due to economic and administrative instability, oppression of minorities and internal conflicts, people want to immigrate from the countries they live in. In this process, individuals act alone or as a family. In particular, families who migrate by illegal methods face various dangers and risks in this process. Children who cannot distinguish between right and wrong, who cannot defend themselves and who have difficulty in meeting their needs, are among those who may be affected by these risks.Children made up 36 million of the 281 million international migrants and half of the 34 million forcibly displaced refugees and asylum seekers in 20201 . In addition, unaccompanied minors accounted for 37 percent of children arriving in European countries in the first half of 20202 . At all stages of the migration process, migrant children are highly vulnerable to violence, abuse, exploitation and human trafficking. The risk factors that exist before migration, the factors that cause migration, and the conditions they encounter during migration and at the destination increase their vulnerability. Children who are refugees, internally displaced or stateless are therefore at greater risk than adults of abuse, neglect, violence, exploitation, trafficking or forced recruitment into armed groups. They may experience or witness devastating events or be separated from their families3 In this study, it will be evaluated what findings have been found on the neglect and abuse of immigrant children, especially in the publications published in international refereed journals in recent years. As a result, it has been found that migrant children have problems with chronic poverty, lack of social integration and adaptation difficulties, and the structural characteristics of the settled neighborhood increase their tendency to aggression and violence, and the possibility of being exposed to violence.