12.Uluslararası Göbeklitepe Bilimsel Çalışmalar Kongresi, Şanlıurfa, Türkiye, 21 - 22 Eylül 2025, ss.1-3, (Özet Bildiri)
Ortognatik cerrahi, iskeletsel maloklüzyonların tedavisinde uzun yıllardır kullanılan ve hem fonksiyonel hem de estetik açıdan kapsamlı iyileşme sağlayan önemli bir yöntemdir. Günümüzde cerrahi planlamada iki farklı yaklaşım öne çıkmaktadır: cerrahi-önce protokolü ve ortodonti-önce protokolü. Ortodonti-önce yaklaşımda cerrahiye geçilmeden önce dişlerin ortodontik olarak hazırlanması hedeflenirken, cerrahi-önce yaklaşımda hastalar doğrudan cerrahiye alınmakta ve ardından ortodontik tedaviye devam edilmektedir. Bu iki yaklaşımın tedavi süresi, tedavi sonrası stabilite ve fizyolojik adaptasyon üzerindeki etkileri, son yıllarda literatürde en sık tartışılan konular arasında yer almaktadır. Yapılan literatür taramaları, cerrahi-önce yaklaşımın özellikle tedavi süresinin kısaltılması açısından avantaj sunduğunu ortaya koymaktadır. Bu protokolde hastalar, estetik ve fonksiyonel kazanımları erken dönemde elde etmekte, bu durum da tedaviye uyum ve motivasyonu artırmaktadır. Ayrıca cerrahi-önce yaklaşımda çiğneme kas aktivitesi ve fonksiyonel adaptasyonda daha hızlı bir iyileşme rapor edilmektedir. Bununla birlikte stabilite açısından bakıldığında iki yaklaşım arasında belirgin bir fark olmadığı, her iki yöntemin de uzun dönem sonuçlarının genellikle benzer olduğu bildirilmiştir. Temporomandibular eklem sağlığı üzerine etkiler incelendiğinde, çoğu çalışmada anlamlı bir fark saptanmamış, ancak bazı raporlar cerrahi-önce grubunda erken dönemde daha olumlu adaptasyon eğilimleri olabileceğini göstermiştir. Ayrıca kısa dönem yaşam kalitesi değerlendirmelerinde cerrahi-önce yaklaşımının hastalara daha fazla fayda sağladığı vurgulanmaktadır. Sonuç olarak cerrahi-önce yaklaşım, tedavi süresinin kısaltılması, estetik kazanımların erken elde edilmesi ve fizyolojik adaptasyonun hızlandırılması gibi avantajlar sunmaktadır. Ancak uzun dönem stabilite, çiğneme fizyolojisi ve temporomandibular eklem fonksiyonu üzerine etkilerinin netleştirilmesi için daha geniş örneklemli, prospektif klinik çalışmalara ihtiyaç vardır. Bu nedenle farklı hasta gruplarında hangi yaklaşımın daha uygun olduğunu ortaya koyacak ileriye dönük araştırmalar, klinik uygulamaların yönlendirilmesi açısından kritik önem taşımaktadır.
Anahtar Kelimeler: Ortognatik cerrahi; cerrahi-önce; ortodonti-önce; fizyoloji; sistematik derleme
Orthognathic surgery is widely recognized as one of the most effective treatment modalities for severe skeletal malocclusions, providing comprehensive improvements in both function and facial esthetics. In recent years, two main approaches have been increasingly discussed in the literature: the surgery-first protocol and the conventional orthodontics-first protocol. In the orthodontics-first method, dental decompensation is completed before surgery, while in the surgery-first protocol, patients undergo surgical correction prior to orthodontic treatment. These two strategies may lead to different clinical outcomes in terms of total treatment duration, postoperative stability, and physiological adaptation, including temporomandibular joint (TMJ) function and masticatory muscle activity. Current literature reviews suggest that the surgery-first approach has a strong potential to shorten the overall treatment duration and to provide patients with earlier esthetic and functional benefits. Early achievement of these outcomes often results in greater patient motivation and cooperation throughout treatment. Furthermore, surgery-first protocols have been associated with faster functional adaptation and earlier recovery of masticatory muscle activity compared to conventional protocols. Stability outcomes, however, appear to be largely similar between the two approaches, with most studies reporting no major differences in relapse tendencies or skeletal stability at long-term follow-up. Regarding TMJ health, consistent differences have not been demonstrated, although some reports indicate that surgery-first patients may experience more favorable short-term physiological adaptation. Importantly, short-term quality of life measures also seem to benefit from the surgery-first approach, as patients achieve rapid esthetic improvement and functional rehabilitation immediately after surgery. In conclusion, while both approaches can provide satisfactory clinical results, the surgery-first protocol appears advantageous in terms of reducing treatment time, promoting early functional recovery, and enhancing short-term quality of life. Nevertheless, its long-term impact on stability, masticatory physiology, and TMJ function remains uncertain. Future well-designed, prospective clinical studies with larger cohorts are essential to clarify these effects and to provide stronger evidence regarding the most appropriate protocol for different patient groups.
Keywords: Orthognathic surgery; surgery-first; orthodontics-first; physiology; systematic review