Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, cilt.11, sa.35, ss.975-997, 2023 (Hakemli Dergi)
1991 yılı Aralık ayı sonlarında SSCB’de meydana gelen dağılmayla birlikte bölgede oluşan güç
boşluğu, Güney Kafkasya özelinde olduğu gibi bölgesel ve küresel aktörlerin mücadelesini tetikleyen
önemli değişikliklerin de habercisi olmuştur. İki kutuplu sistemin istikrarlı politikasının yerini güvensiz
ve istikrarsız bir ortama bırakması, Güney Kafkasya ülkelerinin sahip olduğu değerler nedeniyle bölge
içi ve bölge dışı devletlerin odak noktası haline gelmesi çatışmaları da beraberinde getirmiştir. Bölgede
meydana gelen değişim, SSCB’nin ardılı olan ve bölgeyi arka bahçesi olarak gören Rusya
Federasyonunu (RF) olduğu kadar sınırlarında yepyeni komşularla karşı karşıya gelen ve bölgeyle
tarihi ve kültürel bağı bulunan Türkiye’yi de yakından ilgilendirmiş ve dağılma sonrası her iki ülke
bölgeye yönelik yeni politikalar üretmek durumunda kalmıştır.
Çalışmada, Güney Kafkasya’nın önemi ve tarihi arka planı kısaca incelendikten sonra,
dağılmadan sonra Güney Kafkasya ülkelerinde yaşanan değişim, bu ülkelerin dış politikasını etkileyen
bölge içi etnik çatışmalar, Azerbaycan ve Ermenistan arasında Dağlık Karabağ başta olmak üzere
günümüzde dahi yaşanan problemler ve Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarına yönelik saldırıları gibi
çözülemeyen bölgesel sorunlar, bu sorunlar karşısında Türkiye ve RF’nin izlediği politikalar ve bu
politikaların iki ülke ilişkilerine etkisi analiz edilmeye çalışılacaktır. Gerek RF gerekse Türkiye’nin,
Ermenistan ve Azerbaycan gibi çatışma halinde olan devletlerle yakın ilişki içinde olmaları ve
Gürcistan’ın etnik meseleleri konusunda Türkiye’nin aldığı tavır gibi hususların iki ülke ilişkilerini
zaman zaman olumsuz etkilediği ancak problemleri ayrı tutup ticaret ve turizm gibi ülke çıkarları için
önemli konularda anlaşma sağlanabildiği buna rağmen çözülemeyen problemler nedeniyle istikrarın
her an bozulabileceği bir süreç yaşandığı değerlendirilmiştir.