Kaygı. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi, cilt.21, sa.1, ss.78-104, 2022 (Hakemli Dergi)
: Wittgenstein’a göre hayat son derece kozmopolittir. Hayata paralel olarak bilgimiz ve dilimiz de
o derece sofistike ve dinamik olmak zorundadır. Bu kaotik durumu aşmak ve basite indirgemek için
girişilen metafizik/spekülatif bilgi iddiaları felsefenin yöntemi olamaz. Çünkü metafizik tıpkı
matematik ve mantık gibidir; her şeyi tek biçimli yapmaktadır. Wittgenstein’a göre realitenin
sonsuz çeşitliliğine karşın böylesi tek tipçi ve indirgemeci bir yaklaşım söz konusu olduğunda
‘felsefî aura’ tamamen kaybolmaktadır. Bu nedenle felsefî analiz bilimsel analizden de farklı olmak
zorundadır. O halde felsefe ideal/yapay diller yaratmak yerine kültürlerin otantikliğine boyanan
yaşam biçimlerini ve dil oyunlarını anlamaya ve betimlemeye çalışmalıdır. Filozof her türlü derinlik
arayışından kaçınmalıdır. Bir mühendis gibi gündelik dilde karşılığı bulunmayan yapay/ideal icatlar
üretme peşine düşmek yerine, bir doktor gibi gündelik dili rehabilite etmeye yönelmelidir. Çünkü
spekülatif düşünceye dayalı bilgi/keşif iddialarıyla bir yol alınamadığı görülmüştür. O halde, artık
hayatın özüne dair metafizik sistemler; ‘mega formüller’ ve ‘nihai önermeler’ aramaktan
vazgeçilmelidir. Metafizikçilerin öznel dilleri değil, toplumsal yaşamın ortak sağduyusu demek olan
“gündelik dil” esas alınmalıdır. Çünkü dil zihinsel bir inşa değil, belirli bir topluma ait göstergeler
dünyasıdır. Kuralları ve sabiteleri belirli bir toplum tarafından belirlenen ve o toplumca sürekli
onaylanma zorunluluğu bulunan dil, sosyokültürel yaşamın aynası olan bir ortaklık zemini ve
objektif anlamlar evrenidir. Bu çalışmada ortaya koymaya çalıştığımız Wittgenstein’ın
sosyokültürel objektiviteyi esas alan anti-felsefi tutumunu, yalnızca insanlık düşün tarihinin geçmiş
dönemlerine ait metafizik savrulmalara bir tepki olarak değil, gelecek mimarlığına soyunmuş
bulunan post-truth savrulmalara karşı da bir projeksiyon olarak okumanın daha ufuk açıcı olacağını
düşünmekteyiz.
According to Wittgenstein, life is extremely cosmopolitan. Parallel to life, our knowledge
and language must be so sophisticated and dynamic. The metaphysical/speculative claims of
knowledge attempted to overcome and simplify this chaotic situation cannot be the method of
philosophy. Because metaphysics is just like mathematics and logic; It does everything uniformly.
According to Wittgenstein, the 'philosophical aura' completely disappears when such a uniform and
reductionist approach is in question, despite the infinite diversity of reality. Therefore,
philosophical analysis has to be different from scientific analysis. So instead of creating
ideal/artificial languages, philosophy should try to understand and describe the lifestyles and
language games painted on the authenticity of cultures. The philosopher should refrain from any
search for depth. Instead of trying to produce artificial/ideal inventions that have no equivalent in
everyday language, like an engineer, he should turn to rehabilitating everyday language like a
doctor. Because it has been seen that no way can be achieved with information/discovery claims
based on speculative thought. So, now metaphysical systems about the essence of life; The search
for 'mega-formulas' and 'final propositions' should be abandoned. The "ordinary language", which
means the common sense of social life, should be taken as the basis, not the subjective language of
metaphysicians. Because language is not a mental construction, but a world of signs belonging to a
certain society. Language, whose rules and constants are determined by a particular society and
which has to be constantly approved by that society, is a common ground that is the mirror of
socio-cultural life and a universe of objective meanings. It would be more eye-opening to read
Wittgenstein's anti-philosophical attitude based on sociocultural objectivity, which we tried to
reveal in this study, not only as a reaction to the metaphysical drifts of the past periods of the
history of human thought, but also as a projection against the post-truth drifts that have robbed the
architecture of the future.