The participatory democracy approach argues that democracy, as an incomplete and ongoing project, might be developed through mechanisms in which citizens individually and directly participate in political decisions and policies that affect their lives. Examining the practices that enable direct participation in decision-making processes in local governments provides a perspective on how participation mechanisms are designed or improved. This article focuses on European experiences with direct participation in local government decision-making processes. It is aimed to reveal the developments and shortcomings based on the latest empirical studies (especially case studies) on local participatory mechanisms. Participatory policymaking, in which citizens are directly included in the decision-making mechanism at the local level, has been supported by several legal obligations in Europe, especially since the 1990s, when localization policies became effective. It is observed that participatory practices developed and spread in an evolutionary process in Europe between 2000 and 2023. Local governments in Europe are among the most developed regions in the world in terms of their capacity and performance and in terms of local democracy. The relatively high level of economic wealth and human development, the long historical tradition of democracy, the older and more developed civil society networks, and the regulatory function of the Council of Europe have enabled local governments to be strong. The reason for focusing on European local governments is to evaluate good practices in a region homogeneous in terms of development, better understand the shortcomings, weaknesses, or threats, and better analyze local practices and problems. In the study, local governments are examined with an approach based on the participatory democracy theory and concentrated on the citizenship roles of the residents. Current research on local participatory mechanisms in Europe confirms that some problems long expressed in the literature on democratic political participation and representation continue. Although participatory practices have increased recently, many challenges to deepening democracy through increasing citizen participation remain. Challenging areas for local democracy concern the role of elected politicians in policy decision-making processes, public control, and the definitions of public inclusiveness in participation. Local direct participation projects, mostly supported by left-wing politics, seem to be adopted beyond ideological boundaries. However, problems with stability and institutionalization continue. Direct participation practices have a high potential to transform local political networks by making room for pluralism and providing mutual information flow dynamics between different civil society groups. As a result, it is pointed out that local participatory practices, where no radical effect has yet been observed in terms of democratic deepening, need to be developed and supported.
Katılımcı demokrasi anlayışı, tamamlanmamış ve devam eden bir proje olarak, demokrasinin vatandaşların hayatlarını etkileyen siyasi kararlara ve politikalara bireysel ve doğrudan katıldıkları mekanizmalarla geliştirilebileceğini savunmaktadır. Yerel yönetimlerde karar alma süreçlerine doğrudan katılmayı mümkün kılan uygulamaların incelenmesi katılım mekanizmalarının nasıl tasarlanabileceği ya da iyileştirilebileceğine ilişkin bir perspektif sağlar. Bu makale, yerel yönetim karar alma süreçlerine doğrudan katılımla ilgili Avrupa’daki deneyimlere odaklanmaktadır. Yerel katılımcı mekanizmalar üzerinde yapılan son ampirik çalışmalardan (özellikle vaka analizlerinden) yola çıkarak gelişmeleri ve aksaklıkları ortaya koymak amaçlanmaktadır. Özellikle yerelleşme politikalarının etkili olduğu 1990’lardan itibaren yerel düzeyde vatandaşların doğrudan karar alma mekanizmasına dâhil edildiği katılımcı politika yapımı Avrupa’da birtakım yasal yükümlülüklerle desteklenmektedir. 2000-2023 yılları arasında Avrupa’da katılımcı uygulamaların evrimsel bir süreçte geliştiği ve yayıldığı gözlenmektedir. Avrupa'daki yerel yönetimler, kapasite ve performansları bakımından ve yerel demokrasi açısından dünyanın en gelişmiş bölgeleri arasındadır. Ekonomik zenginlik ve insani gelişme düzeyinin görece yüksek olması, uzun tarihsel demokrasi geleneği, sivil toplum ağlarının daha eski ve gelişmiş olması, Avrupa Konseyi'nin düzenleyici işlevi yerel yönetimlerin güçlü olmasını sağlamıştır. Avrupa yerel yönetimlerine odaklanılmasının nedeni gelişmişlik açısından daha homojen bir bölgede iyi örneklerin değerlendirilmesi, aksaklık, zayıflık veya tehditlerin daha iyi anlaşılması ve yerel uygulamalar ile sorunların daha iyi analiz edilmesidir. Çalışmada yerel yönetimler, siyaset biliminin demokrasi teorisinden hareket eden bir yaklaşımla incelenmekte, yerel yönetim sakinlerinin vatandaşlık rolleri merkeze alınmaktadır. Avrupa’da yerel katılımcı mekanizmalar üzerinde yapılan güncel araştırmalar, demokratik siyasal katılım ve temsil ile ilgili literatürde eskiden beri dile getirilen bazı sorunların devam ettiğini teyit etmektedir. Katılımcı pratikler son yıllarda çoğalmış olsa da vatandaş katılımının arttırılması yoluyla demokrasinin derinleştirilmesine yönelik birçok zorluk devam etmektedir. Yerel demokrasi açısından zorlu alanlar; politika karar süreçlerinde seçilmiş politikacıların rolü, halkın kontrolü ve katılımda halkın kapsayıcılığı tanımları ile ilgilidir. Sol eğilimli siyasetin daha çok desteklediği yerel doğrudan katılım projeleri ideolojik sınırların ötesinde benimsenmiş görünmektedir. Ancak yine de istikrar ve kurumsallaşma ile ilgili problemler devam etmektedir. Doğrudan katılım uygulamalarının, çoğulcu anlayış ve sivil toplumun farklı grupları arasında karşılıklı bilgi akışı dinamiğinin gelişmesi açısından yerel siyasal ağları dönüştürme potansiyeli yüksektir. Sonuç olarak demokratik derinleşme anlamında henüz radikal bir etkinin gözlenmediği yerel katılımcı uygulamaların geliştirilmesi ve desteklenmesi gerektiğine işaret edilmektedir.