Sosyal ve Beşerî Bilimlerde Araştırma ve Değerlendirmeler- I, Eda Altunel, Editör, AKADEMİSYEN YAYINEVİ, Ankara, ss.101-119, 2021
Göç insanlık tarihi kadar eski olmakla birlikte XV. Yüzyılda sömürgeciliğin başlamasıyla yeni bir ivme kazanmıştır. Göç kavramı, ülkemizin içerisinde bulunduğu coğrafya başta olmak üzere tüm dünya üzerinde
yaşanan sosyal, ekonomik ve savaş gibi çeşitli nedenlerle milyonlarca insanın kendi ülkesinden ayrılmak zorunda kalmalarına ve dünya genelinde son yıllarda en çok tartışılan konularından biri haline getirmiştir. Göç
eden insanların temel insan haklarından olan yaşam haklarına yöneltilen
tehditlerden kaçarken göç ettikleri ülkelerin insani yükümlülük, siyasi ahlak ve ulusal ihtiyaçların karşılanmasında hükümetleri de daha fazla çaba
sergilemek zorunda bırakmıştır.
Göç akımları ister ulusal olsun ister uluslararası temel sebeplerini gelir dağılımda ki ciddi oranda ki farklılıklar, iş olanakların kıt veya ülke
içerisinde ki istihdam olanaklarının dengesiz dağılımı, siyasi ve etnik sebepler, inançsal yaşam konularında yaşanan çatışmalar göçün temel etkenlerini oluşturmaktadır. Göç ekonomik olarak dezavantajlı ülkelerden
daha iyi ekonomilere sahip ülkelere yapıldığı kadar nitelikli iş gücü ya da
beyin göçü olarak da çeşitlenmektedir